Bir buçuk senedir yaşadığım İsviçre’ye beni ziyarete gelenler, gelemeyip de fotoğrafları, videoları görenler, benim ülkeye niye bir türlü tam da ısınamadığımı anlayamıyorlar. Gezecek yeri çok, manzaraları şahane, imkanı çok, insana sıfır stres yaratan, dört mevsimi yaşayabildiğin, Avrupa’nın ortasındaki dünyanın en zengin ülkesinde tam olarak ne sorun buluyor olabilirim, herkes merakta. Zaman içinde çeşitli cevaplar geliştirdim ama bu yazıyı hazırlarken bir cevap daha geliştirdim: Duvarları temiz.
“Duvarlar toplumun aynasıdır,” diyor Burhan Doğançay. “Duvarlarda ait oldukları toplumun herşeyini görüyorsunuz; hislerini, arzularını, istedikleri şeyleri, yaptıklarını, yapamadıklarını… Ekonomik durumlarını, sosyal ve politik hayatlarını, başlarındaki dertleri… Mesela diktatörlükle ya da askeri rejimle yönetilen memleketlerde duvarlar bomboş, tertemizdir. Demokrasinin kendini hissettirdiği ülkelerde, ise duvarlar rengarenktir, özgürdür, harikadır. Doğal bir sergi alanı gibidir.” Bizim burası tertemiz. Hijyen, düzen ve beyazlık beni boğuyor. Ne mutlu, duvarlar biraz bağıracak bu dönem çünkü Cenevre’de Burhan Doğançay sergisi açıldı!
Gençlik dönemi için, “O zaman Türkiye’de ressam olmak demek, Sarayburnu’nda ayağına taş bağlayıp kendini denize atmak demekti. Resimden hayatını kazanmak diye bir şey yoktu,” diyen Doğançay, farklı farklı işler yapıp en son New York’ta diplomatlık yaparken istifa ettikten sonra zaten hayatı boyunca peşinden gittiği resme kendini tamamen veriyor. Ayağına taş bağlatıp seni denize attıracak sanat uğruna Doğançay, en büyük sanatsal, fotoğraf ve arşiv çalışması olan Dünyanın Duvarları için 114 ülke gezip 40 bini aşkın fotoğraf çekiyor. Bu fotoğrafları çekerken kah gezebilsin diye borca girip aç kalıyor, kah mahalleliyle başı belaya giriyor, kah hırsızlık mağduru oluyor, kah bıçaklanıyor. Eğlendiren bir detay olarak, Burhan Doğançay son dönem röportajları hep ama hep aynı şeyleri söylemiş. Biraz hayatla dalga geçmek olarak da gördüm. Bu röportajların satır aralarında bahsettiği ünlü ressamın kader ve nazar inancı, çok ilham verici geldi bana. En kötü durumda bile optimist olduğunu söyleyen Doğançay, hep resimden hayatını kazanacağını bildiğini söylemiş röportajlarında. (“Biz bugün bu saatte bu masada oturacağımızı biliyor muyduk? Ne yazıldıysa onu yaşıyoruz. Buna inanan var, inanmayan var. Ama benim bütün hayatım bu.”) Dolayısıyla Doğançay, başına ne gelirse gelsin bu fotoğrafları çekmeye, tesadüfen biçim, renk ve metinlerin biriktiği ve karmaşıklığın çarpıcı görüntüler yarattığı duvarları avlamaya devam etmiş. “Avlarında” eskizler de (defterlerinden biri sergide yer alıyor) yapan sanatçı, bazen poster öğelerini, hatta duvar parçalarını yırtıp stüdyosuna getirirmiş. Doğançay, bu malzeme, izlenim ve hafızasına dayanarak, bazen gerçek duvar parçalarını yeniden düzenleyerek veya farklı şehirlerden çeşitli duvarların unsurlarını birleştirerek çizimler veya tablolar yaratmış. Sanatçı bu seriyi farklı teknikler (resim, kolaj, asamblaj, fotoğraf, baskı, heykel) kullanarak zamanla daha da geliştirmiş. Böylece duvarları, şehirleri belgelerken onları bir yandan da yeniden yaratmış.

İsrail Duvarları
Burhan Doğançay’ın İsviçre’nin Cenevre kentindeki Sanat ve Tarih Müzesi’nde (Musée d’Art et d’Histoire (MAH)) The Walls of Burhan Doğançay – Burhan Doğançay’ın Duvarları sergisi, daha bir ay önce, 23 Eylül’de başladığında, dünya daha iyi bir yerdi. Doğançay’ın çok inandığı kaderin bir cilvesi olarak sanatçının Duvarlar koleksiyonunun İsrail Duvarları serisi sergileniyor Cenevre’de. 1973’teki Yom Kippur Savaşı’ndan iki yıl sonra ziyaret ettiği Kudüs ve Tel Aviv’in duvarlarının Doğançay yorumunu görüyoruz bugün İsrail yeni bir savaşın içindeyken. 55 eserin yer aldığı seride, savaşın ardından ülkenin içinde olduğu siyasal atmosfer ve ruh halini görüyorsunuz: Güvercinler, barışın sembolleri, kalpler, Davut Yıldızları, her yerde mevcut , ünlü savaş karşıtı slogan “Savaşma Seviş!”… Sanatçının bu seyahatlerden derlediği görsellerde İbranice ve İngilizce “barış” kelimesi tekrarlanıyor sürekli. Eserlerde tampon bölgeleri denetlemekten sorumlu BM araçları bile var. Tesadüfler ne acayip! Doğançay bize olduğu yerden göz kırpıyor gibi!

Cenevre’deki sergi Doğançay’ın eşi ve hayattaykenki menajeri Angela Doğançay’ın MAH’a bağışları sayesinde mümkün olmuş. Burhan Doğançay, beyaz duvarlı İsviçre’de turuna baharda devam edecek ve eserleri 2 Mart – 2 Haziran 2024 tarihleri arasında Kunst Museum Winterthur’da sergilenecek. Bunun yanısıra, bu sergilerde işbirliği yapan müzeler, iki serginin ortak yayınlanacak kataloğunu da çıkaracaklar.
Cenevre’deki serginin metninde duvarlara ve onların sahiplenilmesine ilişkin bu gözlemlerden hümanist bir mesajın ortaya çıktığına dikkat çekilmiş: Bölmek ve ayırmak için yapılan duvarlar, tüm insanlık tarafından paylaşılan bir dili destekliyor. Doğançay’ın eserleri, dünyanın her ülkesinde ortak olan grafik dili ve konuları ortaya koyuyor:“Seyahatlerimde gittiğim her yerde aynı tabelaların, aynı sloganların döndüğünü fark ettim. Kelimeler şehirden şehire değişebiliyordu ama tercüme ettikleri duygular aynıydı. Mesela aşkın sembolü okla delinmiş kalp dünyanın hemen her yerinde karşınıza çıkıyor.”
Aşkın, sevginin, barışın sembollerinin dünyanın tüm duvarlarını tekrar bezemesi için dilekler dileyelim şimdi; çünkü “Muazzam bir hayat yaşadım. Allah’a her dakika şükür ettim,” diye sözlerine başlayan Doğançay’ın devam ettiği gibi; “Hayat çok güzel.”
Bir buçuk senedir yaşadığım İsviçre’ye beni ziyarete gelenler, gelemeyip de fotoğrafları, videoları görenler, benim ülkeye niye bir türlü tam da ısınamadığımı anlayamıyorlar. Gezecek yeri çok, manzaraları şahane, imkanı çok, insana sıfır stres yaratan, dört mevsimi yaşayabildiğin, Avrupa’nın ortasındaki dünyanın en zengin ülkesinde tam olarak ne sorun buluyor olabilirim, herkes merakta. Zaman içinde çeşitli cevaplar geliştirdim ama bu yazıyı hazırlarken bir cevap daha geliştirdim: Duvarları temiz.
“Duvarlar toplumun aynasıdır,” diyor Burhan Doğançay. “Duvarlarda ait oldukları toplumun herşeyini görüyorsunuz; hislerini, arzularını, istedikleri şeyleri, yaptıklarını, yapamadıklarını… Ekonomik durumlarını, sosyal ve politik hayatlarını, başlarındaki dertleri… Mesela diktatörlükle ya da askeri rejimle yönetilen memleketlerde duvarlar bomboş, tertemizdir. Demokrasinin kendini hissettirdiği ülkelerde, ise duvarlar rengarenktir, özgürdür, harikadır. Doğal bir sergi alanı gibidir.” Bizim burası tertemiz. Hijyen, düzen ve beyazlık beni boğuyor. Ne mutlu, duvarlar biraz bağıracak bu dönem çünkü Cenevre’de Burhan Doğançay sergisi açıldı!
Gençlik dönemi için, “O zaman Türkiye’de ressam olmak demek, Sarayburnu’nda ayağına taş bağlayıp kendini denize atmak demekti. Resimden hayatını kazanmak diye bir şey yoktu,” diyen Doğançay, farklı farklı işler yapıp en son New York’ta diplomatlık yaparken istifa ettikten sonra zaten hayatı boyunca peşinden gittiği resme kendini tamamen veriyor. Ayağına taş bağlatıp seni denize attıracak sanat uğruna Doğançay, en büyük sanatsal, fotoğraf ve arşiv çalışması olan Dünyanın Duvarları için 114 ülke gezip 40 bini aşkın fotoğraf çekiyor. Bu fotoğrafları çekerken kah gezebilsin diye borca girip aç kalıyor, kah mahalleliyle başı belaya giriyor, kah hırsızlık mağduru oluyor, kah bıçaklanıyor. Eğlendiren bir detay olarak, Burhan Doğançay son dönem röportajları hep ama hep aynı şeyleri söylemiş. Biraz hayatla dalga geçmek olarak da gördüm. Bu röportajların satır aralarında bahsettiği ünlü ressamın kader ve nazar inancı, çok ilham verici geldi bana. En kötü durumda bile optimist olduğunu söyleyen Doğançay, hep resimden hayatını kazanacağını bildiğini söylemiş röportajlarında. (“Biz bugün bu saatte bu masada oturacağımızı biliyor muyduk? Ne yazıldıysa onu yaşıyoruz. Buna inanan var, inanmayan var. Ama benim bütün hayatım bu.”) Dolayısıyla Doğançay, başına ne gelirse gelsin bu fotoğrafları çekmeye, tesadüfen biçim, renk ve metinlerin biriktiği ve karmaşıklığın çarpıcı görüntüler yarattığı duvarları avlamaya devam etmiş. “Avlarında” eskizler de (defterlerinden biri sergide yer alıyor) yapan sanatçı, bazen poster öğelerini, hatta duvar parçalarını yırtıp stüdyosuna getirirmiş. Doğançay, bu malzeme, izlenim ve hafızasına dayanarak, bazen gerçek duvar parçalarını yeniden düzenleyerek veya farklı şehirlerden çeşitli duvarların unsurlarını birleştirerek çizimler veya tablolar yaratmış. Sanatçı bu seriyi farklı teknikler (resim, kolaj, asamblaj, fotoğraf, baskı, heykel) kullanarak zamanla daha da geliştirmiş. Böylece duvarları, şehirleri belgelerken onları bir yandan da yeniden yaratmış.
İsrail Duvarları
Burhan Doğançay’ın İsviçre’nin Cenevre kentindeki Sanat ve Tarih Müzesi’nde (Musée d’Art et d’Histoire (MAH)) The Walls of Burhan Doğançay – Burhan Doğançay’ın Duvarları sergisi, daha bir ay önce, 23 Eylül’de başladığında, dünya daha iyi bir yerdi. Doğançay’ın çok inandığı kaderin bir cilvesi olarak sanatçının Duvarlar koleksiyonunun İsrail Duvarları serisi sergileniyor Cenevre’de. 1973’teki Yom Kippur Savaşı’ndan iki yıl sonra ziyaret ettiği Kudüs ve Tel Aviv’in duvarlarının Doğançay yorumunu görüyoruz bugün İsrail yeni bir savaşın içindeyken. 55 eserin yer aldığı seride, savaşın ardından ülkenin içinde olduğu siyasal atmosfer ve ruh halini görüyorsunuz: Güvercinler, barışın sembolleri, kalpler, Davut Yıldızları, her yerde mevcut , ünlü savaş karşıtı slogan “Savaşma Seviş!”… Sanatçının bu seyahatlerden derlediği görsellerde İbranice ve İngilizce “barış” kelimesi tekrarlanıyor sürekli. Eserlerde tampon bölgeleri denetlemekten sorumlu BM araçları bile var. Tesadüfler ne acayip! Doğançay bize olduğu yerden göz kırpıyor gibi!
Cenevre’deki sergi Doğançay’ın eşi ve hayattaykenki menajeri Angela Doğançay’ın MAH’a bağışları sayesinde mümkün olmuş. Burhan Doğançay, beyaz duvarlı İsviçre’de turuna baharda devam edecek ve eserleri 2 Mart – 2 Haziran 2024 tarihleri arasında Kunst Museum Winterthur’da sergilenecek. Bunun yanısıra, bu sergilerde işbirliği yapan müzeler, iki serginin ortak yayınlanacak kataloğunu da çıkaracaklar.
Cenevre’deki serginin metninde duvarlara ve onların sahiplenilmesine ilişkin bu gözlemlerden hümanist bir mesajın ortaya çıktığına dikkat çekilmiş: Bölmek ve ayırmak için yapılan duvarlar, tüm insanlık tarafından paylaşılan bir dili destekliyor. Doğançay’ın eserleri, dünyanın her ülkesinde ortak olan grafik dili ve konuları ortaya koyuyor:“Seyahatlerimde gittiğim her yerde aynı tabelaların, aynı sloganların döndüğünü fark ettim. Kelimeler şehirden şehire değişebiliyordu ama tercüme ettikleri duygular aynıydı. Mesela aşkın sembolü okla delinmiş kalp dünyanın hemen her yerinde karşınıza çıkıyor.”
Aşkın, sevginin, barışın sembollerinin dünyanın tüm duvarlarını tekrar bezemesi için dilekler dileyelim şimdi; çünkü “Muazzam bir hayat yaşadım. Allah’a her dakika şükür ettim,” diye sözlerine başlayan Doğançay’ın devam ettiği gibi; “Hayat çok güzel.”
Bu yazı Milliyet Sanat dergisi Kasım 2024 sayısında yayımlanmıştır.

Yorum bırakın