Yonca Karakaş, Şeylerin Anatomisi // Pg Art Gallery
John Locke’a göre insan zihni dünyaya ‘tabula rasa’ yani boş bir levha olarak gelir. Zamanla öğrenilen bilgi bu levha üzerine işlenir. Aslında edinilen her bilgi zihnin tüm özgürlüğünü elinden alır. Özgür zihin zamanla belirli dogmalara sahip olarak özgürlüğünü tamamen yitirir ve bu yitiriliş sürecini hiçbir zaman kavrayamaz. Varoluş çabası içerisinde olan insanın en büyük sorunu, zamanla etrafını kuşatacak olan bu birçok duvardan habersiz yola çıkmasıdır. Ne yazık ki yolun sonunda evrensel tek bir zihin yapısı ile karşı karşıya kalmıştır.
Ataları tarafından nesillere aktarılan her türlü bilgi ve hikaye bugünün ve geleceğin yol göstericisi halinde. Tüm bu gerçekliğe sarılıp sınırlı hayatını buna göre şekillendiren varlık, idealar dünyasında şeylere verdiği anlam sayesinde öz’e yani asıl gerçekliğe ulaşamıyor, idealarla oyalanıyor. Sanatçı çalışmalarında genel olarak var olan evrenin hikayelerini alternatif evrenlerde gösteriyor, bunu yaparken de tarih, din, psikoloji üzerinden ilerlemeye çalışıyor.
İzleyicinin ”gerçeklik” algısını kullandığı objeler, mekan, durum ve karakterler ile değiştirerek yepyeni bir evren yaratıyor. Çerçeve içinde etler, şekerden haçlar, dev ıstakozlar, donut’tan kolyeler, kusursuz tenler, göz temasıdan kaçınan android ve soğuk karakterler ve klonlama… Karakaş ilk kişisel sergisi ‘Şeylerin Anatomisi’nde “şey” kelimesine şekil veriyor.
Özer Toraman, The First Dream // Bozlu Art Project Nişantaşı
‘’ ..tuvallerime taşıdığım kadrajlar ile düşleme ve hayal etme üzerine dikkat çekmek istiyorum. Çünkü, hayalin gelecek tasarımı olduğunu, bilinçli ya da bilinçsiz, hayatı yönlendirdiğini yaşamımızda görebiliriz. Hayal insanın kendi içindeki gerçeğidir. Sadece gerçek ve sanalın iç içe geçtiği bu illüzyonlar evreninde, biz neredeysek gerçeğimizde orası olmaktadır. İnsan, başkasına kabul ettirmeden de kendi kendine -hayal- ile mutlu olabilir. Dış gerçeğin acı koşullarını hayaller ile bertaraf edilebilir. Hayal bu yüzden önemlidir! Hayal, insanın kendi kendine yetmesidir. Tüm suçları ortadan kaldırabilecek bir tatmin aracıdır. Rüyalar, hayaller ve düşler duygu dünyamızın yansımalarıdır.¨
Onur Gülfidan, Kozmik Masal // .artSümer
Türkçe’ye “hakikat sonrası”, “hakikat ötesi”, ya da “post-olgusal” şeklinde çevirebilen bu kelime, 90’larda ilk defa ortaya atıldıysa da, 2016 yılında dünya siyasetini şekillendiren Brexit referandumu ve Amerikan seçimleri gibi önemli gelişmelerin ardından ciddi bir popülerlik kazandı. Doğruların, hakikatlerin veya olguların, artık bir kamuoyu belirlemede önemini yitirmesi ve duygularla kanaatlere kıyasla çok daha az etkili olması şeklinde açıklanan bu kavramın izini, Gülfidan’ın resimlerinde ve isimlendirmelerinde rahatlıkla sürebiliriz.
Gülfidan’ın 15 yıllık resim kariyerinin alamet-i farikalarından biri olan bol renkli ve çok karakterli evreni, çoğunlukla popüler kültürden beslenmektedir. Kimi zaman ünlü masal kahramanları veya popüler çizgi film karakterleri, kimi zaman da kendi kurduğu masalların bilinmedik kahramanları, seyirciye yepyeni hikâyeler anlatmayı denemektedir. “Kozmik Masal” sergisinde de bu tür bir dizi resim çıkar karşımıza.
Semiha Berksoy, Aşk’la // O’Art
Odeabank’ın desteğiyle Galerist Yayınları’ndan çıkan ve Semiha Berksoy’un bilinen tüm yapıtlarını içeren “Semiha Berksoy: Catalogue Raisonné” kitabının lansmanı ile paralel olarak gerçekleşen “Aşk’la, Semiha Berksoy” sergisi, sanatçının aşkı farklı biçimlerinde merkeze aldığı resimleri ile daha önce hiç sergilenmemiş desenlerini bir araya getiriyor. Derya Yücel küratörlüğünde O’Art’da ziyarete açılacak olan sergi, sesin, aryanın, sözün, mizansenin aktığı damardan beslenen resimleri ile Berksoy’un yaşamı ve sanatınının kaynağı olarak aşkın tutkulu dışavurumunu sanatseverlerle paylaşıyor.