İnsanlığın ham maddesi aranıyor. İhtiyaç: Sen

Kaç kişi evinde kendi kendine dans ediyor?

Kaç kişi zaman zaman işe güce, ona buna, siniri bozulduğunda güzel canını sıkmaya değmediğini, aslolanın huzur, mutluluk olduğunu düşünüyor?

Kaç kişi yemediği yemekleri çöpe atarken o yemeğe ihtiyacı olan diğer insanları aklına getiriyor?

Şehirlerde koşturuyoruz; iş, sosyal hayat, aile, diğer sorumluluklar derken sıkışıyoruz. Bazen daralıyoruz, boğuluyoruz. Birbirimizden çok farklı insanlar olduğumuzu düşünüyoruz; birbirmizi anlamadığımızı, bazen kimsenin bizi anlamadığını düşünüyoruz. Farklı insanlarız diye arkadaşlıkları, ilişkileri bitiriyoruz. Kimi zaman ne olduğunu bilerek kimi zaman ne olduğunu bile bilmeden birşeyler arıyoruz, bazen “o şeyi” bir türlü bulamıyoruz…

Performistanbul, “İhtiyaç: Sen” diyor ve bizleri insanlığın ham maddesini keşfetmeye çağırıyor. Aslında o kadar da farklı değiliz; aslında hepimizin aradığı şeyler çok basit ve hepsi de belki de yanıbaşımızda…

IMG_0604

9 sanatçı, 672 saatlik canlı süreçte biz izleyicileri de performanslara dahil ederek hepimizin özümüzde aynı olduğunu bir deneyimler serisi ile bizlere fark ettiriyorlar. O çok farklı gördüğümüz insanlar, hiç tanımadığımız insanlar, özünde aynı dedirtiyorlar. Temel fiziksel ihtiyaçlarımız aynı, ruhumuz aynı şeylere ihtiyaç duyuyor… Performanslara katılım, insanın çevresine karşı daha farklı bir bakış açısıyla, daha çok sevgiyle bakmasına sebep veriyor.

İnsanlığın güzel tarafı: Ne istiyorsun?

“Performans sanatı beni tedirgin ediyor ama,” dedi İhtiyaç Sen’e mutlaka gitmesini tavsiye ettiğim bir arkadaşım. Toplum geneli olarak sanata uzak insanlarız. Dolayısıyla insanların performanstan tedirgin olmasını anlayabiliyorum. Bir tepki vermek durumunda hissediyorlar belki kendilerini; sanatçının vermek istediği mesajı anlayamamaktan, sanki anlayamadığı konuyla alakalı sözlüye kaldırılmaktan korkuyor gibiler. Çünkü biz hayat boyu hep ezbere sözlüye kaldırılmış insanlarız. Kimse bize sanatı kendimizce yorumlayabileceğimizi söylemedi, sevdirmedi. Eğitim sistemimiz, bizim herhangi bir yorumumuzun şu kadarcık önemi olmadığını hissettirdi hep.

İhtiyaç: Sen aslında bu tedirginlikleri gidermek için  birebir. Bazı performanslarda sadece siz varsınız. Sanatçılar size bir alan sunmuş. Örneğin; Selin Kocagöncü’nün

Tek Kişilik Dans Partisi çalışmasında G-Ö-N-L-Ü-N-C-E D-A-N-S E-T kasetlerinden bir tanesi seçip kapkaranlık bir odaya tek başınıza kapanıp kaseti takıveriyorsunuz. Sonra tek başınıza, şansınıza denk gelen müzikle deli gibi dans ediyorsunuz. Günlük hayatın sıkışmışlığından çekip alıveriyor o 1 dakika sizi, gevşiyorsunuz. Sanatçı, süreyi 1 dakika tutarak bu güzel özgürlüğün tadını damağımızda bırakmak, bu özgürlüğü kendimizden talep etmemiz gerektiğini hatırlatmak istemiş. Hakikaten de başka bir kaset seçip tekrar girmek istiyorsunuz odaya, insan doyamıyor 1 dakikalık eğlenceye. Baktık sıra yoktu; biz arsız arsız teker teker, olmadı çift halinde tekrar girdik odaya farklı kasetler seçerek J

dens

En sevdiğim ve bence insanın özünü en net ortaya koyan performans, Ekin Bernay’ın “Ne istiyorsun?” performansıydı. Ayakkkabılarınızı çıkarıp halı kaplı bir odaya giriyorsunuz, ki bu detay insanın kendi rahat hissetmesi, odada rahat rahat dolanması ve vakit geçirmesi için çok etkili olmuş, ince düşünülmüş. Duvarlar ziyaretçilerin istekleriyle kaplı. Boş bir kağıt ve isteklerinizi yazarken kendinize bakıp sonra isteğinizi içine atabilmeniz için aynalı bir kutu… Kutuya üzerinde “Ne istiyorsun?” yazan bomboş kağıdı doldurup attıktan sonra, duvarları incelemeye başlıyorsunuz. Bazı ifadeler gülümsetici, bazı ifadeler iç sızlatıcı. Anlıyorsunuz; farklı şekillerde ifade edilse de aslında hepimiz aynıyız. Mutluluk istiyoruz, huzur istiyoruz, keşfetmek istiyoruz, sevmek, sevilmek istiyoruz… Yanımdaki arkadaşımın yabancı ve duvardaki yazıların Türkçe olmasına rağmen ikimiz odada bir hayli zaman geçirdik, değişik hissiyatlarla dünyadaki tüm insanların paylaştığı özü keşfettik.

ekin

Rahatsızlık, kırılganlık, yardım etme isteği

Dünyanın en ünlü perfrormans sanatçılarından Marina Abramovic, 1974 yılındaki performansı Rythm 0’da bir odada 6 saat boyunca pasif bir şekilde oturmuştu. Boyadan tabancaya kadar 72 farklı objenin ziyaretçilere sunulduğu performansta, ziyaretçilerin sanatçıya istediklerini yapabilecekleri, sanatçının tamamen sorumluluk kabul ettiği bildiriliyordu. Kolektif hareket ve sorumluluğun araştırıldığı performansta, ilk başta sakin başlayan süreç giderek agresifleşerek sanatçının kafasına silah dayamaya kadar giden tehlikeli bir sınıra ulaştıktan sonra sanatçıyı korumak isteyen izleyicilerin 6 saatin sonunda performansın sona erdirilmesi için ısrar etmesi sonucu performans bitirilmişti.

leman

İhtiyaç: Sen, insanı agresif yerlere sürüklemeden hem bireysel hem kolektif tepkileri araştırıyor. Yukarıda anlattığım keşif ve özgürlük duygularının yanı sıra, belki de Abramovic’in performansında bazı izleyecilere yaşatmak istediği tedirginlik ve sorumluluk hissiyatını farklı bir dozda yaşatıyor bizlere. Leman S. Darıcıoğlu’nun “Bir Güle Bakmak” adlı performansında toprak kaplı bir odada 28 gün boyunca yaşayarak güllere bakan sanatçının kırılganlığını izliyorsunuz. Bir çiçeğe bakmak emek ister, ellerini kanatıp kalbini kırabilir… Sanatçının odasına o kapıyı açık bıraktığı zaman girebiliyorsunuz, kapı kapalıysa camlardan içeriyi izliyorsunuz. İçeri girdiğinizde bir tedirginlik hissiyatı oluşuyor; güllere özenle bakan bu kadının güllerine basıp zarar vermekten, bu küçük odada sanatçının özel alanına girip onu kırmaktan korkuyorsunuz. Ters bir hissiyatı ise size Gülhatun Yıldırım yaşatıyor. “İçeride” isimli performansta boş bir odaya giriyorsunuz ve izlendiğiniz size bildiriliyor. Sizi izleyen birini, sanatçıyı çevrenizde görmüyorsunuz. Sinirli sinirli gülüp Foucaultvari bir hikayenin içinde “Belki de izlenmiyoruz ama tedirgin etmek için bizi kandırıyorlar,” diyorsunuz.

ata

Binanın en son katında İ. Ata Doğruel’in yaşam alanına konuk oluyorsunuz. Burada kolektif bir aksiyon olarak sanatçıya aç ise yemek yedirmeniz gerekiyor. Ata hiç konuşmuyor, günlük hayatına sessiz bir biçimde devam ediyor o alanda. Aç ise siyah alanda, tok ise beyaz alanda oturuyor. Siyah alanda ise ve yanınızda yiyecek varsa ona yemek yedirebiliyorsunuz. Hislerini, 28 gün için 28 kolona ayırdığı duvara not kağıtlarında yazıyor. Beni en çok etkileyen “Eğer aç değilsem, getirdiğiniz yemekleri ihtiyacı olan başkalarına verebilirsiniz,”notu oldu. Kolektif olarak bir sorumluluğumuz olduğunu düşündürdü. Elimizdeki imkanlarla az ya da çok başkalarına yardımcı olabilmek bizim elimizde… Diğer bir vurucu nokta ise, 28 gün sonunda sanatçının performansının da ismi olan “Tevazu” kelimesini dudak içine dövmesini yaptıracak olması. Açlığı, bu 28 günü, tevazuyu unutmamak adına…
Biletler bağışa dönüşecek

Tophane’den yukarı doğru çıkarsanız daha kolay ulaşabileceğiniz İhtiyaç: Sen’in gerçekleştiği mekan, Eylül 2018’de Performistanbul Canlı Sanat Araştırma Alanı’na dönüşecek. Uluslararası canlı sanat arşivi, dokümantasyonu ve yayınlarının bulunacağı bu alan, 7000’in üzerinde kaynağı bir araya getirmeyi hedefliyor. Bu proje ile birlikte Performistanbul Yayınları’nın kurulması ve bununla birlikte önemli kaynakların Türkçeleştirilmesi ve yeni yayınların basılması amaçlanıyor.

IMG_0596

16 Şubat Cuma günü, saat 22:00 itibariyle başlayan ve 16 Mart’a kadar 28 gün boyunca, aralıksız sunulacak performansları izlemek için bir biletle bir hafta boyunca mekana giriş yapılabilecekseniz. (Öğrencilerden ücret alınmıyor.) Biletlerden elde edilen tüm gelir Performistanbul Canlı Araştırma Alanı’nın kütüphanesine kitap temin etmek amacıyla kullanılacak. Bilet alarak bağış yapanların isimleri, bu sürece sağladıkları desteğin ve tek başına bir insanın yapabileceklerinin altını çizmek adına kütüphanede yer alacak kitaplarda belirtilecek.

Son olarak, aklınızda olsun, canlı sürecin devam ettiği son hafta sonunda, 10 Mart Cumartesi akşamı saat 23.00-03.00 arası tüm performanslar aktif olacak.

“İnsanların önyargısız bir şekilde 7/24 kendilerine açık olan kapıdan içeri girmelerini, içeride kendilerine ait bir yer bulmalarını sağlamayı ve en önemlisi de kendilerini değerli hissettirmeyi diliyoruz. Daha önce deneyimlemedikleri bir şeyler yaşamalarını, bu gerçekliği, bilinmezi, bir şekilde sahiplenip içinde kaybolmalarını istiyoruz,” demiş Performistanbul ekibi. Bence, amaçlarına ulaşarak size benzersiz bir deneyim yaratıyor, size farklı duygular yaşatarak kendinizi sorgulamanızı sağlıyorlar. Birbirimizi tanımasak da insan olarak birbirimize daha yakın hissedebilmemiz için, mutlaka deneyimlemeniz dileğiyle…

İHTİYAÇ: SEN
672 saat canlı süreç

Sanatçılar:
AslieMk
Batu Bozoğlu
Ebru Sargın
Ekin Bernay
Gülhatun Yıldırım
Ismail Ata Doğruel
Leman Sevda Darıcıoğlu
Özlem Ünlü
Selin Kocagöncü

Küratör: Simge Burhanoğlu

Tarih: 16 Şubat – 16 Mart 2018 (aralıksız 672 saat)
Mekan: Hacımimi Mah. Dibek Sok. No: 32 Galata / Beyoğlu, İstanbul

 

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s