Avni Akmehmedoğlu: “Sadece Sen Görebilirsin”, “Kapı Aralık” ve “Scent and the City, Florence” sergilerinin küratörlüğünü yapan, yayıncılıktan girişimciliğe birçok farklı projede yer alan, bugünlerde de Türkiye’deki sanatçıları desteklemek adına kurulan Great Art Istanbul projesinde küratör ve kurucu olarak bir hayli meşgul olan küratör Ezgi Özsan, kalem aldığı yazı ile bloğa konuk oldu!
İnsanların gözlerinin açık olduğu saatlerinin büyük bölümünü başka bir dünyada geçiren taraftanım. Zira, ancak oralarda var olduğumu anlamaya yakın hissettiğim bir gerçeği buluyorum. Yazılı satırların şaşmaz düzeninden uzaklaştığım, bütünüyle kapsayamayacağım hareketli karmaşıklığı izlemeye başladığımda zihnim, sözcüklerin öteki yanından, çıkarak sessizliğinden, burnumun önünden koşan enseleri izlemeye başlarsa gözlerim yahut yere serilen bir halının ayak seslerimi hafiflettiğini hissedersem, söz gelimi yanımdaki yüzleri önceliyorsam ve de seslerinin oluşması gecikmezse kulaklarıma başlıyor zihnimde beni hükmü altına alan, güneşin altında olsam derimi inceltecek kadar sıcak bir dans… İnanç ve şüphenin dansı… Balta gibi yarıp geçiyor tüm düşüncelerimi.. Nasıl da uyumlular.. Neredeydim? Baştan sona zor, kavisli bir yol benimkisi. Kavislerde insanların arasındayım, yeryüzünde, orada sözlerle dile getirilmeyecek denli büyük bir şüphe duyarım. Bir şölenin içinde fark edilmeden değişsin mevsim, değişsin ki kendi mevsimime döneyim diye dilek tutarım çoğu zaman. O da sanat tüneline iniş için. Birazı yeryüzünde, çoğu zihnimde. Eğer olur da o anda yeryüzünde kalmak durumu içerisinde, yaşadığım toplumun gerçekliğiyle yüzleşmek durumundan muzdarip olursam, neredeyse algılanamaz seslerin birbirini izleyişinde bir sessizlik düşerse yüreğime bir tünel kuruyorum toprağın altına. İnancımı besleyen bir tünel… Kıvrımları, köşeleri olmayan… Her elli yılda bir renk değiştiren, kuralsız… İncelikli ve ölçülü bu tünelde Calvino ile gizlice buluşuyorum. Ardından fren kırıcı bir hızla gelir yanıma Proust, bir yandan koluma alevli bir yakınmayla Nazım dokunur. Frida içinde ulusal Meksika yiyeceği Guacamole (avokado ve soğan ezmesi) olan bir kase uzatır. Doğası gereği tükenmek bilmez bilgiler vurgulu bir tonla dile geliyor bu tünelde. Yukarıda olup bitenleri ya da hangi örtük anlamlarla yüklüydük diye hunharca uçuruyorlar cümleleri havada. Duvarlarda inanç ilanları asılıyor.. Yoğun mayalı, gözlerinin kulaklarına yardım ettiği bir buluşma mekanı burası. Yarın, böyle ellerini hiç bir yere koymadan yürüme alışkanlığı edinmiş insanlar gibi tekrar ineceğim. Hür, özgür…
EZGİ ÖZSAN