Grayson Perry – Küçük Farklılıkların Kibri, Pera Müzesi
Sınıf ve kimlik, Perry’e göre yanımızda taşıdığımız, ağırlığı olmayan, görünmeyen bir sırt çantası. Perry’nin sözleriyle; ”İnsanlar bir şeyden “hoşlandıklarını” söylediklerinde ne kastederler? Bu nasıl gelişti? Maddi kültürle ilgili tercihlerimizde, çevremizdeki şeylerde, bütün hayatımızı ve bütün bağlılıklarımızı –dinsel, toplumsal, finansal, istemsel– uygularız. Bundaki kaçınılmaz dram hoşuma gidiyor.”
https://irmakozer.com/2015/08/28/kucuk-farkliliklarin-kibri-esya-senin-tabiatin-oldu-mu/
Serkan Yüksel – Uykudan Önce, C.A.M. Gallery
Yüksel’in kendine hayran bırakan becerisiyle dokuma yapar gibi kesip biçtiği beyaz kağıtlar, haritalar, gazeteler; sergi tanıtımında yazdığı gibi, iktidar ne yaparsa yapsın insanların onların söylemini kabul etmediğini ve kesip biçerek kendi gerçeklerini oluşturmalarını temsil ediyor. “Develer tellal, pireler berber olur.” Bizi tatlı tatlı uyutan masal, onu anlatan sesin merhameti ve zarafeti sayesinde iktidarı titretebilir.
ZERO. Geleceğe Geri Sayım, Sakıp Sabancı Müzesi
ZERO’nun Fırçasız Ressamları, saf renk, saf ışığı kullanarak sanatı ve bireyleri özgürleştiriyorlar. Teknolojik gelişmelerden etkilenerek yaşamı, hareketleri, devinimleri yansıtmak için yeni materyaller kullanıyorlar. ZERO felsefesine göre, ağır, alengirli çerçevelerin içine hapsolmuş bir sanatta, izleyici, resmin içine doğru itilmek zorundadır. Halbuki, gökyüzüne, güneşe, denize bir kez baksanız insanın dışındaki dünyanın içindeki dünyadan çok daha büyük olduğunu görebilirsiniz.
https://irmakozer.com/2015/09/21/karanliktan-kurtulmak-icin-geri-say-4-3-2-1-zerooooooooo/
Çoktan Seçmeli, Daire Galeri
İlkokul. Hayatım boyunca yazısı güzel öğrenci oldum, ilkokulda öğretmenlerin defterlerini benim yazım doldurdu. Bir gün öğretmenim bana yoklama defterini uzattı. “Yoklama defterine isimleri sen yazacaksın” dedi. Bayağı süper birşey… Ya 2 ya 3. sınıftayım. Yazarken isimleri kaydırmışım, 1 aylık yoklama sayfası heba olmuş. Galiba sadece yazısı güzel olmak yetmiyor, öğretmenimin yüzünden anladım. Benden pek memnun değil gibiydi.
https://irmakozer.com/2015/08/27/konusanlar-didem-xx-seher-xxx-korhan-x/
Nerden Geldik Buraya, SALT
1980’i 1981’e bağlayan yılbaşı gecesi, dönemin tek televizyon kanalı olan TRT’nin özel programında yaklaşık 5 dakika dans eden Nesrin Topkapı, devlet televizyonuna çıkan ilk dansöz oluyor. Nesrin Topkapı yılbaşı gecelerinin olmazsa olmazı haline gelirken, 80’ler sineması, psikolojik alt metinler, kadın ve “öteki” cinselliklere odaklı konularla besleniyor. Bu dönemde, Atıf Yılmaz’ın Dul Bir Kadın (1985) ve Adı Vasfiye (1986), Ümit Elçi’nin Bir Avuç Gökyüzü (1987) filmleri de başta sansüre takılır ancak yapılan değişikliklerle gösterim şansı buluyor.
https://irmakozer.com/2015/10/12/nerden-geldi-bu-kadinlar-salt-1980ler-ile-turkiyede-kadinlar/
Evren Erol, Kırmızı Çizgi – Bozlu Art Project
Evren Erol anlamın dilsiz, varlığın adsız kaldığı yere, sesin alanına yakın duruyor. Bir vadi içinde yankılanan ses gibi boşluğu doldurmadan, onun negatif mevcudiyetini kucaklıyor. Sadece yumrular ve çıkıntılar değil ahşabın maske gibi taşıdığı boya, yüzeye yerleşen pırıltılar, eklenen ve sergi mekanına dökülen parçalarda bedene oturmayan, bedenden fazla olan bir şeyi belki sesi düşündürüyor, gözlerimiz bu sesi duyuyor.
Ahmet Rüstem Ekici’nin yorumuyla: http://www.themagger.com/evren-erol-kirmizi-cizgi-bozlu-art-project/
Sejla Kameric – Bim Bam Bom Çarpınca Kalp, Arter
Sejla Kameric’in Bosnalı Kız posterinin de bir edisyonunun yer aldığı Arter’deki Bim Bam Bom Çarpınca Kalp sergisi, savaşın izlerini ve uyandırdığı rahatsızlığı İstanbul’a taşıyor. Sanatçının Türkiye’deki ilk kişisel sergisindeki işlerin çoğu, kendisinin Bosna Savaşı’na (1992–1995) dair deneyimlerine ve anılarına dayanıyor. Kadın gözünden savaşı, her gün pencereden bakılan duvardaki kurşun izlerinin (Haziran Her Yerde Haziran) duvarlardan silinseler de insan ruhundan silinmeyeceğini algılıyorsunuz bu sergide. Savaş sırasında tecavüze uğradıktan sonra kendini asan Ferida Osmanovic’in duvarda şiirlerin aktığı bir enstalasyonun önünde yavaşça dönüp duran naif beyaz elbisesi (Geriye Kalanlar), Bosna’daki kırılgan kadın ruhlarını yaşatmaya devam ediyor.
Sergi izlenimleri çok yakında blogda…
Bedri Rahmi Eyüboğlu & Romare Bearden – Mavi Seyyahlar, Sismanoglio Megaro
Karadeniz’den çok uzaklarda, North Carolina, Charlotte’ta Romare Bearden gözlerini hayata açıyor. Afro-Amerikalı ailesi, büyük göç ile büyük ümitlerle New York’a gidiyorlar ve Romare hayatı Harlem’de anlamlandırıyor. O da Paris sokaklarını Bedri Rahmi ile aynı ressamlardan etkilenerek 1950’lerde arşınlıyor, belki Eyüboğlu ile birbirlerinin yanından geçiyorlar ama birbirlerinden hiç haberleri olmuyor.
https://irmakozer.com/2015/08/27/harlem-ve-karadenizin-istanbul-bulusmasi-mavi-seyyahlar/
M.C. Escher, The Dali Museum
St.Petersburg, Florida’da bulunan Dali Müzesi’nde gezdiğim insanın aklını alan M.C. Escher sergisi çok yakında blogda…
Benim 2015’te keşfettiğim, Türk sanat tarihinin yaşayan açık hava müzesi: İstanbul Manifaturacılar Çarşısı
İMÇ, Türk mimarlık tarihinin önemli yapıtlarından biri olmasının yanısıra, aynı zamanda 8 çağdaş Türk sanatçısının eserlerini barındıran bir açıkhava müzesi. Binanın mimarlarından Doğan Tekeli, dünyadaki büyük yapılara sanat eserleri yerleştirme trendinden etkilenir ve devlet yapılarına (yapı maliyetinin %2’sine denk olacak kadar) sanat eserleri konması ile ilgili yönetmeliği dayanak göstererek çarşının belirli yerlerine İstanbul’u ve ticareti simgeleyen panolar, heykelimsi su öğeleri yerleştirilmesini önerir.