Cumhuriyet tarihinin önemli eserlerinden İstanbul 4.Levent ve İMÇ’deki duvar panolarını Artisans Dergi‘nin Temmuz-Ağustos 2017 sayısındaki sayfaları internet okurları için paylaşıyorum.

“Yaşadığımız kentin caddelerinde, sokaklarında yürürken, önlerinden geçip gittiğimiz yapıların, pek çoğunun farkına varmayız. Arada bir gözümüze çarpanların da ne zaman, ne zorluklarla, kimler tarafından inşa edildiklerini düşünmeyiz.”
Doğan Tekeli, İstanbul Manifaturacılar Çarşısı’nın mimarlarından
Hayatı boyunca birçok duvar panosu yapan Miró, cam mozaik kullarak yaptığı Kuş İnsanlar (Personnages Oiseaux) panosunu Amerika’da Edwin A. Ulrich Sanat Müzesi’nin duvarına 1972-1978 yılları arasında yapıyor. Henri Matisse’in resimlerini bolca gördüğünüz, aslında bir duvar panosu olan The Dance II eseri, Matisse’e hayran bir koleksiyoneri tarafından 30.000 dolara yaptırılıyor. Picasso’nun 1950’lilerin sonlarında ve 1970’lerin başlarında yaptığı altı mural, Oslo, Norveç’te hükümet binalarının olduğu bölgede (tehlikede olsalar da halen) duvarları süslüyor. Picasso, bölgenin görüntüsünü değiştiren duvar panolarından daha sonra Barselona ve Stockholm kentlerinde de yapıyor.
Amerika, Barselona, Stockholm, Oslo… Dünyanın farklı köşelerindeki şehirlerde duvarlara sanatçılar eserlerini yerleştirirken Türkiye de bu akımdan geri kalmıyor. 1940’larda Cumhuriyet Halk Partisi’nin devlet politikası olarak bir kültür oluşturmak, kimlik yaratmak adına sanatçıların daha çok resim ağırlıklı üretim yapmaları için düzenlediği Yurt Gezileri, 1950’lerde yerini Demokrat Parti ile beraber yapı süsleme akımına bırakıyor. Hem batıdan gelen etki, hem de 40’lardaki gezilerin ve kültür politikalarının etkisiyle Anadolu kültüründen esinlenilerek sanat eserlerinde yer verilen el işleri, halı motifleri, halk figürleri; mozaik, duvar resmi, kabartmalara yerleşerek bir sentez oluşturuyor. 1950’lerde devlet tarafından yaptırılan büyük kamusal yapıları süslemek, bu yapılara estetik bir kimlik kazandırmak bu yıllarda mimari ve görsel sanatı birbirine yakınlaştırıyor.
Şehrin gizli mimari-sanatsal tarihi
İstanbul, ne kadar harap edilirse edilsin, keşfet keşfet bitmeyecek, içinde tarihi, sanatsal, mimari birçok giz ve sürpriz barındıran bir şehir. Gelen turistler boğazın güzelliğini izlerken kenarında çay içer, Balat yerli turistler tarafından keşfedilir, Sultanahmet’in ara sokaklarından kim bilir neler çıkar… Şehirle ilgili kitaplar, makaleler yazılır ama yine de şehri anlatmaya, her sırrını vermeye sayfalar yetmez.
Şehrin boğazı, tarihi sokakları ve diğer güzellikleri arasında duvar panoları, çok da öne çıkmayan, kıymetli sırlarından yalnızca bir tanesi. Cumhuriyet tarihinin kültür politikalarını yansıtan bu panolar, zamanında ünlü mimarlar tarafından, doğru şehir planlamaları ile daha estetik, sanatsal bir şehir yaratmak için ünlü sanatçılara yaptırılmış. Zamanla panolar unutulmuş, tahrip olmuş; boyalar, klimalar, hatta tabelalar altında kalmış. Son zamanlarda dernekler ve belediyeler tarafından yapılan onarım ve restorasyon çalışmaları ile panolar tekrar gün yüzüne çıkmaya başladı. Bildiğimiz kadarıyla panoların en yoğun olduğu yerler, Unkapanı’daki İstanbul Manifaturacılar Çarşısı ve 4.Levent Konaklar Mahallesi.

Bir açık hava müzesi: İlk modern AVM, İstanbul Manifaturacılar Çarşısı
Demokrat Parti’nin modern Türkiye vizyonuyla başlattığı büyük yapı yaptırma politikasının bir ürünü olarak, 1950 sonları 1960 başlarında Türkiye’nin ilk modern AVM’sinin tasarlanması için bir yarışma açılır. Yarışmayı kazanan Metin Hepgüler, Sami Sisa ve Doğan Tekeli, Türk çağdaş mimarisinin en önemli yapılarından birine imza atmak üzere çalışmaya koyulurlar. Çevrenin tarihi dokusu ile uyumlu bir yapı ortaya koymak isteyen mimarlar, özellikle Süleymaniye Camii’nin ihtişamına gölge düşürmemek için doğal eğimden yararlanır ve dikey yerine yatay bir yapı tasarlarlar. İMÇ’nin birbirine eklenmiş blokları, çevredeki Şehzade Külliyesi, Zeyrek Camii (Pantokrator Kilisesi), Bozdoğan Kemeri ve Şebsafa Camii’nin de görünümlerini, bütünlüğünü bozmaz. Hepgüler, Tekeli ve Sisa çevrenin dokusuna dikkat ettikleri gibi tarihten de referans alırlar. Mimarlar, binayı tasarlarken İstanbul mimarlık geçmişini incelerler ve Kapalıçarşı’yı örnek alırlar. Böylece İMÇ, hemen arkasında yer alan Süleymaniye Mahallesi’ndeki bedesten ve hanlardakilere benzer avlu, arkad ve cumbalar barındırarak Türk-İslam mimarisinden ve geleneksel çarşı kültüründen izler taşımış olur.
İMÇ, Türk mimarlık tarihinin önemli yapıtlarından biri olmasının yanı sıra, halen sekiz çağdaş Türk sanatçısının eserlerini barındıran bir açık hava müzesi görevi görmekte. Binanın mimarlarından Doğan Tekeli, yukarıda bahsettiğim dünyadaki büyük yapılara sanat eserleri yerleştirme akımından etkilenir ve devlet yapılarına (yapı maliyetinin yüzde ikisi değerinde) sanat eserleri konması ile ilgili yönetmeliği dayanak göstererek çarşının belirli yerlerine İstanbul’u ve ticareti simgeleyen panolar, heykelimsi su öğeleri yerleştirilmesini önerir. Yapılan yarışma sonucunda Kuzgun Acar, Ali Teoman Germaner, Sadi Diren, Yavuz Görey, Füreya Koral, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Eren Eyüboğlu ve Nedim Günsur çarşıya eserlerini koyacak sanatçılar olarak seçilirler.

Bu sanatçıların yaptığı dokuz değerli eser, “modernitenin sembolü” hayallerinden koparak 80’lerde arabesk müzik kültürüne ev sahipliği yapan sonra da unutulan İMÇ ile aynı kaderi paylaşmış ve zamanla unutularak bakımsızlığa mahkum olmuş. 2008′de Tangram ekibi eserleri Kültür Bilincini Geliştirme Vakfı ve İMÇ desteği ile temizlese de, eserler, bugünlerde yine pilavcı tabelaları altında, üzerlerine yer yer motorsiklet, yer yer kutular yaslanmış halde yıpranmış olmaktan kurtulamamış. Bir kısmı ne kadar yıpranmış olursa olsun bu duvar panoları ve heykeller, halen ayakta ve keşfedilip hak ettikleri değeri yeniden kazanmayı bekliyor. İMÇ 6. Bloktan başlayıp 1. Bloğa kadar yürüyerek hem eserleri görebilir, hem de Türkiye’nin ilk modern AVM’sinde bir tur atabilirsiniz.
Ülkenin ilk toplu konut projelerinden: 4.Levent
Bir yanda İMÇ’nin inşaası için planlar yapılırken 1947 yılında Emlak Kredi Bankası, Levent Çiftliği diye bilinen arazide, 1.,2.,3. ve 4. Levent toplu konut projelerini başlatır. Türkiye’de şehirciliğin temellerini atan mimarlardan olan, Mimarlar Odası kurucularından, hatta doğumunun 100. yılında UNESCO’nun kendisini anma yılı ilan ettiği Kemal Ahmet Arû ve Rebiî Gorbon projenin mimarları olarak seçilirler. Amaçları sadece bina değil; bir çevre, estetik yaratmak olan mimarlar, 450 konuttan oluşacak olan projede, Konaklar Mahallesi’ndeki Akçam Caddesi ve bu caddeye bağlı sokaklardaki binaların cephelerini süslemeleri için birçok sanatçıya teklif götürürler. 1957’de biten projenin duvarlarında, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Nurullah Berk, Ferruh Başağa, Sabri Berkel, Ercüment Kalmık ve Eren Eyüboğlu’na ait 20 dev mozaik eser yerleştirilir ve bu eserler, Cumhuriyet sonrası İstanbul’unun kamusal alandaki ilk sanat örneklerini oluşturur.
4.Levent mozaikleri, İMÇ mozaikleri gibi unutulmakla kalmayıp daha da kötü muamelelere hatta yıkıma maruz kalır. Yedi eser mantolama, altısı tabela ve reklam panoları altında kalır. Eserlerden iki tanesi baca, sundurma, klima vb. unsurlarla tahrip edilir; Nurullah Berk’in yaptığı mozaik, vitrin açma amacıyla yıkılarak tamamen yok edilir.

İstanbul III Numaralı Koruma Bölge Koruma Kurulu’nun bu sanat eserlerinin korunması için Aralık 2012’de aldığı kararın ardından Beşiktaş Belediyesi 2012 yılında bir proje başlatarak eserlerin peşine düşer. Önce 20 duvar mozaiğini harita üzerine işaretleyip güncel durumlarını tespit eden belediye, “Aradığımız Parça Sizde Olabilir!” duyurularıyla halkı hem koruma çalışmalarına destek olmaya hem de elinde eserlerin özgün hallerine ait fotoğrafları olanları belediye ile paylaşmaya çağırır.
Bugün Beşiktaş Belediyesi’nin web sitesinde yer alan kapsamlı dosya ve haritayı indirerek takip ederek görebileceğiniz eserlerin ayakta kalabilenleri koruma altında.
Şehrin köşelerinde mozaik pano avı: Başka nerelerde rastlayabiliriz?
Mozaik panoların toplu halde yaptırıldığı/bulunduğu alanlar dışında, İstanbul’un birçok köşesinde halen tek tek panolar bulunuyor. İşte size kısa kısa ipuçları…
Karaköy, Aksu İş Hanı’nın cephesi ve Murat Muhallebicisi’nin içi
Muhtemelen çoğumuzun belki defalarca bakıp da görmediği Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun imzasını taşıyan panolar, Karaköy’ün göbeğinde, Aksu İşhanı’nın cephesinde bakımsız kalmış da olsa hala ayakta.
Yine Bedri Rahmi’nin Kağnı adlı eseri, neyse ki aynı iş hanının içinde bulunan zamanında şarküteri, bugün Murat Muhallebicisi olan mekan sahipleri tarafından keşfedilmiş, eserin kıymeti bilinmiş ve uzmanlara bakımı yaptırılmış.
Moda, Marmara Apartmanı’nın girişi
Moda’nın denize bakan güzel apartmanlarına olan hayranlığımızdan tesadüfen keşfettiğimiz mozaik, Ercüment Kalmık imzalı.

Samatya Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun 1959 tarihli dev mozaik panosu, hastanenin merdivenlerinden inenlere eşlik ediyor.
The Marmara Pera
Otelin girişini Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun son eseri olan rölyef süslüyor. Rölyefin temizlenmesi ve düşen parçaların yerleştirilmesi işlemini Mimar Sinan Üniversitesi seramik bölümü öğrencileri yapmış. Bedri Rahmi’nin Yurt Gezileri’nden referans aldığı Anadolu motiflerini bu rölyefte görebilirsiniz.
Harbiye Arts Hotel
Füreya Koral’ın daha önce Ziraat Bankası olan bina için yaptığı büyük duvar panosu, bugüne kadar korunmuş.