İngiliz filozof Jeremy Bentham, 18. yüzyılın sonlarına doğru “panoptikon“ adını verdiği bir hapishane binası tasarlar. Mahkumlar (pan), bu köşeli binanın ortasında kurulmuş gözetleme kulesinden tek bir kişi tarafından izlenebilmektedir (opticon); çünkü kuleden tüm hücreler görünmekte ama hücrelerdekiler kuledeki kişiyi görememektedir. Tek bir adamın bütün hücreleri aynı anda izlemesi mümkün olmasa da mahkumlar bu tasarımla sürekli izlenebilecekleri hissiyatıyla davranışlarını değiştirirler. Kimi rivayetlere göre panoptikon adı, Yunan mitolojisindeki çok gözlü dev Panoptes’ten referans alır… Fransız filozof Michael Foucault, 1975’te panoptikon fikrinin modern toplumlarda güç ve disiplinin kaynağı olduğunu savunur. Çok basit bir anlatımla, modern toplumlarda bir yere kapalı olmasak da, zincirlere bağlı olmasak da hepimiz göremediğimiz bir otorite tarafından izlenme fikriyle çeşitli kural ve normlara uyarız.1990’larda internet hayatımıza girer ve önce basit işlemlerle sonra giderek artan fonksiyonlarıyla bizden daha çok bilgi ister hale gelir. Basit mesajlaşmadan iş hayatımızı, özel hayatımızı paylaştığımız sosyal medyaya, Word dosyası açıp yazı yazmaktan tüm gizli kişisel bilgilerimizi verdiğimiz internet bankacılığına, müzik dinlemekten bütün tercihlerimizin kaydedildiği online televizyon sistemlerine kadar gider ve gitmeye de devam ediyor… Dürüst olmak gerekirse hiçbirimiz, bu sonsuz internet çukurunda 90’lardan beri hangimizi nerelere doğru uçmuş, bilemeyiz. Sanatçı Merve Dündar’ın referans aldığı Byung-Chul Han’ın kitabında tanımladığı “dijital panoptikonlarda” yaşıyoruz artık. Bir kuleden biri hatta birileri bizi gözetliyor ama ne sıklıkta, ne zaman, hiç bilmiyoruz ve kendimize sürekli bu gözetlenme hissi altında sosyal hayatlar, sosyal kimlikler kurguluyoruz.

Gönüllü olarak gözetlenmekteyiz diyor Merve Dündar. Bu gözetlenme hissiyatı, bireysel benlik ile sosyal benlik arasındaki sınırlar, öteki üzerinden var olma, görme, görülme arzusu üzerine kafa yoruyor, okumalar yapıyor ve sanatına konu ediyor. Bunu yaparken edebiyattan referans alıyor, şiirleri kelimelere bölerek kolajlar yapıyor; çünkü kelimeler sanatçının iç dünyasındaki sıkışmışlıklara bir aydınlanma getiriyor…

Mart Ayı Kadınlar Günü Röportaj Serimiz kapsamında Merve Dündar ile sosyal kimlikleri konu ettiği, Art50.net’te de yer alan I and the Me ve Biri Bizi Gözetliyor serilerini, kişisel favorim Nazar serisini, yeni sergisini ve işlerinden algıladığım kadın benliği referansını konuştuk.